Boşanma Davası Hayata Kast
boşanma davası hayata kast
Boşanma Davası Hayata Kast
Boşanma davası hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma
Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma kanunda tek başına düzenlenmiş özel boşanma nedenlerinden biri olup, ispatı halinde hakimin mutlaka boşanmaya karar vermesi gerekmektedir. Nadiren kullanılan bir boşanma nedeni olsa da özelliği itibariyle şartları oluşmuşsa kusura dayalı olması nedeniyle boşanacak eş lehine sonuçlara sebep olacaktır, mutlaka tercih edilmelidir.
Hayata kast
Eşlerden birinin diğerini eylemine girişmesidir. “seni öldüreceğim” tarzındaki ifadeler tek başına hayata kast şartının oluşmasını sağlamaz. Örneğin elinde bıçakla eşine yaklaşan eş, “seni öldüreceği” diyerek eşini yumruklaması halinde artık hayata kast şartı oluşmuştur.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2016/13788 E. 2018/4030 K.
“Yapılan yargılama ve toplanan delilllerden, davalı erkeğin eşine sürekli fiziksel şiddet uyguladığı, en son olayda da davacı kadını bıçak doğrultarak “Seni keserim” diye tehdit ettiği ve üzerine yürüyerek yumrukları ile darp ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesinde düzenlenen koşullar gerçekleşmiştir.”
Pek kötü davranış
Eşin vücut bütünlüğüne ya da sağlığına yönelik saldırının olması durumudur. Dövme, eve kapatma, aç kalmasını sağlama, anormal cinsel isteklerde bulunma ya da bunlara zorlama pek kötü davranış olacaktır. Bu eylemlerin sürekli yaşanıyor olması gerekmez, tek bir sefer gerçekleşmiş olması yeterlidir. Aşağıda yer alan örnekler ve Yargıtay kararları incelenebilir.
Pek kötü davranış boşanma Yargıtay kararları
SÜREKLİ UYGULANAN FİZİKSEL ŞİDDET PEK KÖTÜ MUAMELEDİR
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2015/13666 E. 2016/4293 K.
“…toplanan delillerden şiddetin sürekli olduğu, davalının eşine her kızdığında bir şeyler fırlattığı, eşyaları kırdığı, arabasını yakmaya kalktığı, eşi ve kızına sürekli sinkaflı küfür ettiği anlaşılmıştır. Süreklilik gösteren fiziki şiddet “pek fena muamele” oluşturur. Bu durumda kadının davası bakımından, Türk Medeni Kanununun 162. maddesinde yer alan boşanma sebebi oluşmuştur.”
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2016/21125 E. 2017/7988 K.
“… toplanan delillerden, davalı erkeğin eşine sürekli fiziksel şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Davalının eşine yönelik bu eylemleri pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış oluşturur. Bu bakımdan, mahkemenin ret gerekçesi yasal değildir. Yasanın 162. maddesinde yer alan boşanma sebebinin oluştuğu dikkate alınarak davacı kadının davasının kabulü gerekirken, reddi doğru bulunmamıştır.”
Alkollüyken bir kere tokat atmak pek kötü muamele sayılmamıştır
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2014/11559 E. 2014/22133 K.
“Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı-davacı kocanın düzenli olarak bir işte çalışmadığı, alkol alıp, eşine 22.12.2012 tarihinde tokat attığı gerçekleşmiş ise de; davalı-davacı kocanın bu davranışları ve toplanan deliller karşısında hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış olarak kabule yeterli görülmemiştir. Davacı-davalı kadının açtığı davada Türk Medeni Kanununun 162. maddesi koşulları oluşmadığı halde, kadının Türk Medeni Kanununun 162. maddesine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiştir.
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda düzenli olarak bir işte çalışmayan, alkol alıp eşine tokat atmak suretiyle fiziksel şiddet uygulayan davalı-davacı koca yanında, ayrılık döneminde eşine “boynuzlarından kapılara sığabiliyor musun?” şeklinde mesaj gönderen davacı-davalı kadının da az da olsa kusurlu olduğu, davacı-davalı kadın ve müşterek çocuk bakımından aile birliğinin korunmasına değer bir yarar kalmadığı, Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-davacı koca dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davalı-davacının davasının kabulü ile boşanmaya (TMK.md. 166/1-2) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davasının reddi doğru bulunmamıştır.”
Onur kırıcı davranış
Öncelikle şu iki hususa dikkat edilmelidir, onur kırıcı davranış belirli bir yoğunlukta olmalı, tek sefere yaşanan bir olay olmamalıdır ve her türlü onur kırıcı davranış değil, ağır derecede onur kırıcı bir davranış olmalıdır.
Onur kırıcı davranış Yargıtay kararları
Ağır derecede onur kırıcı davranış olmalıdır
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 2017/2420 E. 2019/750 K.
“Başka bir deyişle TMK’nın 162. maddesi mutlak bir boşanma sebebi olup bu maddenin üç ayrı boşanma sebebi saydığı söylenebilir. Şöyle ki, madde metninde geçen “hayata kast” ifadesi ile eşini öldürme girişiminde bulunmak, onu intihara zorlamak gibi eşlerden biri tarafından diğerinin hayatına karşı yapılmış acı sonuç doğuran davranışlar kastedilmektedir (Akıntürk/Ateş, s. 249; Dural, M./Öğüz, T./Gümüş, M.A: Türk Özel Hukuku, Cilt III, Aile Hukuku, Şubat 2019, s.110). “Pek kötü davranış”; eşlerden birinin diğerine uyguladığı, vücut bütünlüğünü, bedensel veya ruhsal sağlığını bozucu ya da tehlikeye düşürücü davranışlardır. Dövme ve fiziksel şiddet uygulama, evden kovma, aç bırakma, anormal cinsel ilişkiye zorlama gibi davranışlar pek kötü davranışa örnek olarak gösterilebilir. İşlenen fiilin devamlılık arzetmesi zorunlu olmamakla birlikte pek kötü davranış eyleminin zülüm ve işkence boyutunda olması gerekmektedir (Gençcan, s.184). Eski Medeni Kanunu’nda yer almayan ancak 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda düzenlenen “onur kırıcı davranış” ise , eşlerden birinin diğerine hakaret etmek, onu küçük düşürmek amacıyla yaptığı saldırıdır (Dural/Öğüz/Gümüş: Türk Özel Hukuku, Cilt III, Aile Hukuku, Şubat 2019, s.111). Ayrıca her türlü onur kırıcı davranış değil, ağır derecede onur kırıcı bir davranışın boşanma sebebi sayıldığı da bilinmelidir. Hemen belirtilmelidir ki, diğer eşin hayatına kast eden veya pek kötü ya da onur kırıcı davranışta bulunan eşin bunu kasten işlemesi ve ayırt etme gücünün bulunması gerekmektedir. Madde de sayılan her üç neden için de, kusursuz olan eşin dava hakkı iki hâlde düşer. Bunlardan biri kusursuz eşin, hayatına kastetmiş veya kendisine pek kötü veya onur kırıcı davranışta bulunmuş olan eşini affetmesi; diğeri ise altı aylık ve beş yıllık hak düşürücü sürelerin geçirilmiş olmasıdır.”
Hakaret ve aşağılamanın sıklığı, içeriği ve ağırlığı
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2018/196 E. 2019/929 K.
“3- Davacı-karşı davalı erkek Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesi uyarınca boşanma talep etmiş, mahkemece davalı-karşı davacı kadının hakaretleri bulunduğu az da olsa kusurlu olduğu tespiti yapılmış ne var ki davalı-karşı davacı kadının, davacı-karşı davalı erkeğe hakaret etmiş olması, ağır derecede onur kırıcı davranış olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle erkeğin davasının reddine karar verilmiştir. Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerden; mahkemece davacı-karşı davalı erkeğe yüklenen kusurlu davranışlar yanında, davalı-karşı davacı kadının da birden fazla kez başkaları yanında ve ayrıca mesaj atmak suretiyle, eşine sen erkek misin, sen aynaya bakmıyor musun, kendini görmüyor musun, kuş beyinli, salak ve gerizekalı tarzı hakaretlerde bulunduğu ancak boşanmaya sebebiyet veren olaylarda yine de davacı-karşı davalı erkeğin davalı-karşı davacı kadına nazaran daha fazla kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, dosya kapsamına yansıyan hakaret ve aşağılamaların sıklığı ile içerikleri ve ağırlığı dikkate alındığında davalı-karşı davacı kadının, davacı-karşı davalı erkeğe onur kırıcı davranışta bulunduğu görülmekle, davacı-karşı davalı erkeğin de boşanma davasının (TMK m. 162) kabulü zorunlu hale gelmiştir. Ne var ki, yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere; kadının kabul edilen boşanma davasındaki, boşanma hükmü kesinleştiğinden, erkeğin boşanma davasının da konusuz hale geldiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, erkeğin boşanma davasının esası hakkında bir karar verilemeyecektir. Ancak, davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde hakim, davanın açıldığı tarihteki, tarafların haklılık durumuna göre vekalet ücreti ve yargılama giderlerini takdir ve tayin eder (HMK m. 331/1). Bu husus gözetilerek bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.”
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2012/4316 E. 2012/22373 K.
“Davacı; davalının emekli olduktan sonra kimseye haber vermeden birkaç kez evden ayrıldığını ve günlerce, bir defasında da beş ay boyunca eve gelmediğini, eşini ve çocuklarını maddi ve manevi zorluklarla karşı karşıya bıraktığını, eve geldiğinde de, eşini ve çocuklarını dövdüğünü, ağza alınmayacak sözlerle küfür ve hakaretlerde bulunduğunu, 27.Ocak.2011 tarihinde meydana gelen son olayda çok ağır, onur kırıcı sözler sarf ettiğini ve yine şiddet kullandığını ileri sürerek, pek kötü ve onur kırıcı davranış sebebiyle boşamalarına karar verilmesini istemiş; mahkemece; ” davanın Türk Medeni Kanununun 162. maddesine dayandığı” kabul edilmiş, davalının eşini zaman zaman dövdüğü ve hakaret ettiği anlaşılmakla birlikte, bu davranışların pek kötü veya onur kırıcı davranış boyutlarına ulaşmadığı, geçimsizlik sebebi olabilecek davranışlar olduğu gerekçesiyle dava reddedilmiş; hükmü davacı temyiz etmiştir. Davalının zaman zaman eşine ve çocuklarına fiziki şiddet uyguladığı, eşine “mayası bozuk, sütü bozuk, şeytan tabiatlı ” şeklinde sözler sarf ettiği, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Davalının gerçekleşen bu davranışlarının, davacının vücut bütünlüğünü ve onurunu ağır biçimde zedelediği, sağlını ve ruhsal bütünlüğünü bozduğu tartışmasızdır. Bu bakımdan açıklanan davranışlar pek kötü ve onur kırıcı davranış niteliğinde olup, Türk Medeni Kanununun 162. maddesindeki boşanma sebebini oluşturur. Bu husus gözetilmeden isteğin kabulü yerine yazılı gerekçe ile reddi doğru bulunmamıştır.”
Belirli bir yoğunluğa ulaşmamış ve tepki niteliğindeyse onur kırıcı davranış değildir
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2010/15381 E. 2011/15954 K.
“…davalı-davacı kadının mahkemece tepki niteliğinde sayılan hakaret eylemininde tepki sayılmasa bile Türk Medeni Kanununun 162. maddesindeki ağır derecede onur kırıcı davranış sayılamayacağının anlaşılmış olmasına göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,…”
Sadece hakaret belirli bir yoğunlukta değilse onur kırıcı davranış değildir
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2018/115 E. 2018/12635 K.
“Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesi gereğince pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için, her türlü kötü veya onur kırıcı davranış değil, ağır derecede pek kötü veya onur kırıcı davranışın gerçekleşmesi gerekir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı erkeğin eşine hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu duruma göre davalı erkeğin gerçekleşen kusurlu davranışı pek kötü ve onur kırıcı davranış olarak kabule yeterli değildir. Davacı kadının açtığı davada Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesi koşulları oluşmadığı halde, kadının Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”
Eşini aldatmak onur kırıcı davranıştır
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2011/22356 E. 2012/752 K.
“1-Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davacı-davalı kadının ayrılık süresi içinde kocasını bir başka erkekle aldattığı ve bu ilişkisinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda Türk Medeni Kanununun 162. maddesindeki “onur kırıcı davranış” sebebi gerçekleşmiştir. Öyleyse davalı-davacı kocanın bu sebebe dayalı boşanma davasının da kabulü gerekir. Bu yön dikkate alınmadan birleşen boşanma davasının reddi usul ve yasaya aykırıdır.”
Dava hakkının düşmesi
Hak düşürücü süre
TMK 166/2 hükmüne göre:
“Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.”
açıkça belirtildiği üzere öğrenilmeden itibaren 6 ay ve her halde olayın üzerinden 5 yıl geçmesiyle hak düşürücü süre sona erecek ve artık hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma mahkemece kabul edilmeyecektir. Bu süreler eğer devam eden eylemler varsa son eylemden itibaren işlemeye başlayacaktır. Hakim süreleri kendiliğinden dikkate alması gerekir. Ayrıca bu süreler geçmiş olsa bile başka sebeplerle boşanma davası açılarak yine bu olaylara dayanılabilir.
Af
TMK 166/3 ‘e göre:
“Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
burada da dikkat edilmesi gereken husus affın olaylardan sonra gerçekleşmiş olmasıdır. Önce yapılan af beyanı geçerli olmayacaktır.
Af örtülü ya da açıkça yapılmış olabilir. Evliliğe devam ederek örtülü affın varlığı, başka kişilere açıkça belirterek açık affın varlığından bahsedilebilir.
Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma affetme Yargıtay kararı
Affın kabul edilebilmesi için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da en azından affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmektedir
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2016/11205 E. 2018/1791 K.
“Affın kabul edilebilmesi için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da en azından affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmekte olup, ayrıca af olgusunu iddia edenin bunu somut delillerle kanıtlaması gerekir. Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre tarafların dava açıldıktan sonra bir araya geldikleri, ortak konutta birlikte yaşadıkları dosya içerisinde bulunan fotoğraflardan anlaşılmakla davacı erkek, davalı kadının kusurlarını affetmiştir. Evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanmaya karar vermek için (TMK m.166/1-2) davalının az da olsa kusurlu bulunması gerekir. Davalı için kusur sayılabilecek tüm davranışlar affedildiğine göre davalı kusursuzdur.”
Ceza soruşturmasında şikayetten vazgeçme hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış nedeniyle boşanmada affetme sayılmaz
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2018/1054 E. 2018/2622 K.
“Mahkemece kararın gerekçesine konu edilen, kadının ceza davasında şikayetten vazgeçmesi erkeği eczadan kurtarmaya yönelik olup, erkeği affettiği anlamına gelmediği gibi affın kabul edilebilmesi için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da en azından affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmekte olup, ayrıca af olgusunu iddia edenin bunu somut delillerle ispatı lazımdır.”
Affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olaylar taraflara kusur olarak yüklenemez
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2015/14215 E. 2016/4389 K.
“davalı erkeğin başka bir kadınla duygusal içerikte mesajlaşmak suretiyle güven sarsıcı davranışlar sergilediği, eşine karşı ilgisiz davrandığı, birlik görevlerini yerine getirmediği ve ”sen ne işe yararsın diyerek” eşini aşağıladığı anlaşılmaktadır. Davalı erkeğe kusur olarak yüklenen eşine yönelik fiziksel şiddet fiilinin 2012 yılı Mayıs ayında gerçekleştiği ve sonrasında evlilik birliğinin uzunca bir süre daha devam ettiği anlaşılmakta olup, kadının bu olayı affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığı kabul edilmelidir. Affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olaylar taraflara kusur olarak yüklenemez. Bu duruma göre davalı erkeğin gerçekleşen kusurlu davranışları pek kötü ve onur kırıcı davranış olarak kabule yeterli değildir. Davacı kadının açtığı davada Türk Medeni Kanununun 162. maddesi koşulları oluşmadığı halde, kadının Türk Medeni Kanununun 162. maddesine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiştir.”
Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma kanun maddesi TMK 162
“II. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış
Madde 162- Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
boşanma davası hayata kast