Küfür Boşanma Sebebi Midir?
Mahkemede ispat edildiği takdirde küfür boşanma sebebidir. Küfür sadece basit bir hakaret olarak değerlendirilmemelidir. Boşanma davasında küfrün psikolojik şiddet olarak kabul edilmesini sağlamak gerekir.
Evlilik esnasında tarafların birbirine karşı saygı duyma, nazik olma, kırıcı davranmama ve hakaretlerde bulunmama sorumlulukları vardır.
Küfürden yola çıkarak, hakaret ya da psikolojik şiddete maruz kalmak Türk Medeni Kanunu’nda özel bir boşanma sebebi olarak düzenlenmediyse de hakaret ve psikolojik şiddete maruz kalmak evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ispat eder ve boşanmaya karar verilir. Türk Medeni Kanunu Md. 166 gereğince boşanma davası açılabilir.
Eşe yapılan hakaretler onur kırıcı davranış niteliğinde ise özel boşanma sebebi olan pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış (TMK Md.162) sebebiyle boşanma davası açılabilir. Eşe sürekli olarak hakaret etmekte onur kırıcı davranış olarak nitelendirilebiliyorsa bu takdirde bu sebebe dayanılarak boşanma davası açılabilir. Örneğin eşi hakkında çevrede “ahlaksız, içkici” gibi sözlerle kötülemek bu kapsamda sayılır.
Yargıtay çeşitli kararlarında hakareti boşanma nedeni olarak kabul etmiştir. Bunlara örnek Yargıtay Kararları aşağıda yer almaktadır:
“Davacının eşine ve çocuklarına şiddet uyguladığı, davalının bu sebeple evden ayrıldığı ve tarafların arasındaki şiddetli geçimsizliğe davacının kusurlu davranışlarının yol açtığı, davalının bir kusurunun bulunmadığı, gerekçesi ile reddedilmiştir. Davalı, eşinin kendisine hakaret ettiği ve şiddet uygulamasından korktuğu gerekçesi ile evden ayrıldığını beyan etmiş, tarafların müşterek çocuğu da tarafların ayrılmalarına sebep olan son olayda şiddet yaşanmadığını beyan etmiştir. Davacının ailenin ekonomik geleceği ile ilgili kararları tek başına aldığı, bunun taraflar arasında tartışmalara sebep olduğu ve tarafların karşılıklı olarak birbirlerine hakaret ettikleri, davalının davacınnın akrabalarını istemediği, müşterek konuttan ayrılarak İstanbul’da yaşayan oğlunun yanında kalmaya başladığı, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır ve hükmün bozulması gerekmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2014/20092 Karar Numarası: 2015/4794 Karar Tarihi: 18.03.2015)
Erkeğe kusur olarak yüklenilen “güven sarsıcı davranış” vakıasına kadın tarafından dayanılmamıştır. Dayanılmayan bu vakıa erkeğe kusur olarak yüklenilemez. Erkeğin, kadına “sen delisin, akıl hastasısın, hastaneye yatman lazım” dediği, buna karşılık kadının ise; temyiz edilmeyerek kusur olarak kesinleşen “erkeğe hakaret ve küfür ettiği, sen erkek misin, salak” dediği anlaşılmaktadır. Tarafların gerçekleşen bu kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olan olaylarda kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir. Ayrıca velayetin kamu düzenine ilişkin olduğu hususu da gözetilerek, tarafların yaşam koşullarını ve çocukla ilişkilerini değerlendirir şekilde uzman raporu alınması ile tüm deliller birlikte değerlendirilerek çocuğun üstün yararının, velayetlerinin ebeveynlerden hangisine bırakılmasında olduğunun saptanması ve gerçekleşecek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2016/19953 Karar Numarası: 2016/19953 Karar Tarihi: 06.06.2018)
“Yapılan yargılama ve toplanan delillerle; davalı erkeğin davacı kadına küfür ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK m. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 20.06.2018 Tarih, 2016/15484 E. 2018/8152 K.)
“Yapılan yargılama ve toplanan deliller üzerine mahkeme tarafından davacı-davalı erkeğe yüklenen kusurlu davranış yanında, davalı-davacı kadının da davacı-davalı erkeğe hakaret ettiği anlaşılmaktadır. O halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı – davalı erkek de dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamak kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-davalı erkeğin boşanma davasının kabulü ile boşanmaya karar verilecek yerde yetersiz gerekçe ile erkeğin davasının reddi doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 05.02.2018 Tarih, 2016/10472 E. 2018/1320 K.)
Yargıtay Kararlarından anlaşılacağı üzere hakaret yani küfür evlilik birliğini temelinden sarsan davranış olarak kabul edilir ve boşanmaya karar verilir.
Boşanma Davasında Hakaret Nasıl İspat Edilir?
Eşe karşı yapılan hakaretler sözlü olabileceği gibi WhatsApp, sms, Instagram gibi sosyal medya uygulamaları üzerinden gerçekleştirilen yazışmalarda da gerçekleşmiş olabilir. Hakaret nedeniyle boşanma davası açan eş, bu iddiasını ispatlamalıdır. Örneğin Whatsapp üzerinden yollanmış, yahut telefonda söylenmiş, mesajlarda yer alan küfürler ses kaydı toplama, ekran görüntüsü alma gibi yollarla delil olarak toplanabilir. Tanıklık etmiş olan kişiler varsa mahkemede tanık olarak dinletilebilir.

- Whatsapp yazışmaları
- Ses kayıtları
- Instagram gibi sosyal medya uygulamalarından yollanan mesajlar
- Mail yazışma görüntüleri
- Tanık
Eşlerin Karşılıklı Olarak Hakaret Etmeleri Boşanma Sebebi Midir?
Boşanma davasında tarafların kusurları yarışır ve daha az kusurlu olan taraf lehine dava neticelenir. Dolayısıyla taraflar hakaret nedeniyle boşanma davası açabilecektir ancak hakim burada bir kusur değerlendirmesi yapacaktır. Hakim birbirlerine karşı hakaret eden eşleri eşit kusurlu olarak kabul edebilir. Nitekim aşağıda örnek verdiğimiz Yargıtay kararında birbirlerine karşılıklı hakaret eden eşlerin eşit kusurlu olduğu hususunda kanıya varılmıştır.

“Davalı-karşılık davacı kadının eşine hakaret ettiği ayrıca güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, davacı-karşlılık davalı kocanın ise birlik görevlerini yerine getirmediği, karısına hakaret edip şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Tarafların aynı evde birlikte yaşamaları birbirlerini affettikleri sonucunu doğurmayacağı gibi, ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayda bir tarafın kusurunu diğerinden ağır kabul etmek mümkün değildir. Bu itibarla her iki davanın da kabulü ile boşanmaya karar vermek gerekir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2009/21656 Karar Numarası: 2011/1 Karar Tarihi: 17.01.2011)
Diğer yazılarımızı okumanızı öneririz.
İstanbul Boşanma Avukatı – Küçükçekmece Boşanma Avukatı

Boşanma davalarında deneyimli avukat ekibimiz yanınızda olacaktır.
Bilgi için: 0212 706 90 30
Boşanma davasıyla ilgili makalemizi okumanızı öneririz.