Zina Sebebiyle Boşanma Davası

Zina sebebiyle boşanma davası, ispat zorluğu açısından nadir görünen bir boşanma davasıdır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 161.maddesinde Zina sebebiyle boşanma hüküm altına alınmıştır.
TMK 161.Madde; “Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve herhâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.” Şeklinde ifade edilmiştir.
Zina en basit tanımıyla, evlilik birliği içerisinde eşlerden birinin eşi dışında başka bir kimseyle cinsel münasebette bulunmasıdır. Evlilik birliğinin eşlere getirdiği en temel yükümlülük sadakat yükümlülüğüdür. Sadakat yükümlülüğünün başında cinsel sadakat gelir. Cinsel sadakati ihlal edici davranışlarda bulunmak özel bir boşanma sebebi olan zina sebebiyle boşanma gündeme gelmektedir.
1.Zina Sebebiyle Boşanma Davasının Koşulları
Zina sebebiyle boşanma davasının koşullarını aşağıdaki başlıklar altında toplanmıştır.
1.1.Mevcut Evlilik İlişkisinin Bulunması
Zina sebebine dayanarak boşanma davası açılabilmesi için mutlaka geçerli resmi bir evliliğin bulunması gerekmektedir. Eşlerin sadece dini nikahla evli olması halinde eşlerden birinin eşi dışında başka bir kimseyle cinsel münasebette bulunması halinde ortada resmi bir evlilik olmadığından zina sebebiyle boşanma davası açılamayacaktır.
1.2 Zina Eyleminin Varlığı
Zina eyleminin gerçekleşmesi için tek bir defa eşlerden birinin, eşi dışında başka bir kimseyle cinsel ilişkiye girmiş olması yeterlidir. Zina eyleminin süreklilik arz etmesine gerek yoktur. Zinanın eyleminin varlığından söz edebilmek için mutlaka cinsel bir ilişki olması gerekmektedir. Örneğin iki kişinin bir kafede oturması, restoranda yemek yemeleri, beraber yolculuk yapmaları zina eylemi olarak değerlendirilmeyecektir.
1.3.Zina Eylemini Gerçekleştiren Kişinin Rızası Olmalı
Evlilik birliğindeki eşlerden birinin eşi dışında başka bir kimseyle cinsel ilişkiye girdiğini biliyor, istiyor ve rızasının olması gerekmektedir. Aksi halde zinanın varlığından bahsedilemez. Zorlama, ölümle tehdit, bayıltma gibi rızası dışında gerçekleştirilen cinsel eylemler zina olarak kabul edilemez. Zina eyleminde kusuru bulunmayan eşe karşı zina sebebiyle boşanma davası açılamaz.
1.4.Zinayı Gerçekleştiren Eşin Affedilmemiş Olması
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 161.maddesinde açıkça ifade ettiği üzere atfeden tarafın dava hakkı bulunmamaktadır. Zina eyleminin gerçekleştiği tarihten sonraki bir tarihte eş affettiğini belirtirse dava açma hakkı ortadan kalkar. Her zina eylemi için ayrı ayrı affedilme gündeme gelmelidir. Ortada yapılmış birden fazla zina eylemi söz konusu ise eş, zina eylemini gerçekleştiren eşinin bir tanesini affetti diye hepsini affetmiş sayılmaz. Bahsedilen affın açıkça olmasına da gerek yoktur. Örtülü af da kabul edilir. Tarafın olayı öğrendikten sonra zina eylemini gerçekleştiren eş ile evlilik birliğini devam ettirmesi durumu örtülü af olarak değerlendirilmektedir.
2.Zinanın İspatı
Zina diğer boşanma sebepleri arasında ispatı en zor olan özel bir boşanma sebebidir. Zinayı ispatlamak amacıyla destekleyici her türlü delille başvurulabilir. Örneğin; ses kayıtları, fotoğraflar, tanık anlatımları, mesajlar, sosyal medya paylaşımları gibi deliller zina sebebiyle boşanma davasında ispat aracı olarak kullanılabilir.
Öncelikle zinanın varlığını ispat edecek olan eşin zinanın gerçek manada gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit etmesi gerekmektedir. Zina cinsel birleşimin gerçekleşmesini ifade eder. Dolayısıyla sadece öpüşme, sarılma, beraber yolculuğa çıkma, beraber gezme, restoranda yemek yemeleri gibi durumlar zina olarak nitelendirilmez. Yine bu durumlar evlilik birliğini çekilmez bir hale getirmiş ise farklı bir boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açılabilir illa zina sebepli açılmasına gerek yoktur.
İki kişi arasında mahrem sayılacak cinsel ilişkinin tam olarak gerçekleştiğinin davacı eş tarafından ispatının çoğunlukla mümkün olmayacağı açıktır. Suçüstü hali de pek mümkün olmadığından zinanın ispatlaması oldukça zordur. Bu sebeple yerleşik yargıtay içtihatları incelendiğinde bazı durumlarda zinanın gerçekleştiği karine kabul edilmiştir. Zina eyleminin gerçekleştiğine ilişkin makul, kuvvetli ve inandırıcı belirtiler veya olgular bulunması durumunda mahkeme, söz konusu belirti veya olguları değerlendirerek eylem anında yakalanma hâlini aramaksızın zina sebebiyle boşanma kararı verebilecektir. Örneğin Yargıtay, bir kadınla olağan dışı şekilde samimiyet kuran ve bir süre sonra kadını eve getirmeye başlayan evli erkeğin bu davranışlarının zinanın varlığına işaret ettiğine hükmetmiştir. Yine başka bir uyuşmazlıkta da, dosyaya sunulan delillerden evli erkeğin, başka bir kadınla karı-koca şeklinde yaşadığının anlaşıldığını belirterek zinanın ispatlandığına karar vermiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 26.03.2019 tarih ve 2019/145 E. 2019/3465 K. sayılı kararı, “Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller ile özellikle davacı-karşı davalı kadının tanığı S. Koçak’ın beyanından davalı-karşı davacı erkeğin bir kadınla olağanın dışında samimi bir şekilde görüldüğü devamında bu kadınla beraber aynı evde yaşamaya başladığı, akşamları eve beraber geldikleri ayrıca davalı-karşı davacı erkeğin bu evden taşınıncaya kadar da bu durumun devam ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında davacı-karşı davalı kadının Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesine dayalı boşanma davasının kabulü gerekirken, mahkemece yalnızca davacı-karşı davalı kadının davasının Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi uyarınca kabulü doğru değil ise de ne var ki; davacı-karşı davalı kadının kabul edilen boşanma davasına yönelik boşanma hükmü temyizin kapsamı dışında bırakılmak suretiyle kesinleştiğinden, bu hususta yeniden hüküm kurulamayacaktır.”şeklinde ifade edilmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 27.03.2013 tarih ve 2012/22511 E. 2013/8420 K. sayılı kararı
“Dosyaya sunulan fotoğraflar, davalı tarafından karşı konulmayan bilgisayar çıktıları ve tanık beyanlarıyla, davalının asistanı olarak çalışan S..le karı-koca gibi birlikte yaşadığı gerçekleşmiştir. Esasen mahkemece de davalının sadakatsizliği sabit görülmekle, bir başka kadınla yaşadığı örtülü olarak kabul edilmiştir. Bu durumda davalının zinası ispatlanmıştır.” şeklinde ifade edilmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 15.10.2018 tarih ve 2016/24076 E. 2018/10959 K. sayılı kararı,
“Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle; davalı erkeğin dava açılmadan önce başka bir kadınla birlikte birden fazla kez farklı otellerde tatil yaptıkları ve o kadınla birlikte aynı odada birlikte çekilmiş müstehcen fotoğraflarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu hale göre Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesinde yer alan boşanma sebebi gerçekleşmiştir”; Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 30.06.2014 tarih ve 2014/14222 E. 2014/14938 K. sayılı kararı, “Toplanan delillerden, davacı-karşı davalı kadının, Şener isimli şahıs ile imam nikahlı olarak birlikte yaşadığı, hakkında yakalama emri bulunan Şener’in kadının yaşadığı evde yakalandığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında kadının zinası ispatlanmıştır” şeklinde ifade edilmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 12.03.2019 tarih ve 2018/6226 E. 2019/2588 K. sayılı kararı,
“Tüm dosya kapsamı ve toplanan delilerden; davacı-karşı davalı kadının tanık beyanları ile hatta bir kısım davalı-karşı davacı erkeğin kendi tanık beyanlarından da görüldüğü üzere, davalı-karşı davacı erkeğin başka bir kadınla beraber olduğunu kabul ettiği ayrıca başka bir kadınla farklı zamanlarda el ele dolaşırken, başka bir zamanda otelde, ayrıca muhtelif zamanlarda öpüşürken görüldüğü, kendi tanığına zaman zaman ilişki yaşadığı kadının evinde kaldığını beyan ettiği, otomobilinin dahi gayrı resmi birliktelik yaşadığı kadının otoparkından çıktığı, davacı-karşı davalı kadın tanıklarınca da erkeğin bu kadınla beraber yaşadığının bilindiği, tüm bu anlatılanlarla birlikte davacı-karşı davalı kadın tarafından dosyaya sunulan fotoğraflar, otel rezervasyon kayıtları ile mail yazışmaları da dikkate alındığında davalı-karşı davacı erkeğin zina eylemini gerçekleştirdiğinin sabit olduğu ve böylelikle davacı-karşı davalı kadının zinaya dayalı boşanma davasını da (TMK m. 161 ) ispatladığı anlaşılmaktadır” şeklinde ifade edilmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 08.12.2004 tarih ve 2004/13709 E. 2004/14684 K. sayılı kararı,
“Toplanan delillerden; davalı kadının kocası işe gittikten sonra, kocasının amcası R.’yi eve aldığı, bu kişinin sabah saat 08.30 – 09.00 gibi gelip, akşam saat 16.00-l6.30’a kadar uzun süre evde kaldığı, bu durumun sık sık tekrarlandığı ve devam edegeldiği anlaşılmaktadır. Kadının gerçekleşen eylemi sadakatsizlik olup bu hal evlilik birliğini temelinden sarsar” şeklinde ifade edilmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 09.04.2018 tarih ve 2016/15989 E. 2018/4730 K. sayılı kararı,
“Zina olayının mevcut sayılabilmesi için en önemli koşul, “cinsel ilişkinin” varlığının kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış olmasıdır. Davalı erkeğin bir başka kadınla cinsel ilişkiye girdiği kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış değildir. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalı erkeğin başka bir kadınla evden çıkarken ve sokakta yürürken görüldüğü anlaşılmakla beraber, evlilik sırasında, bir başka kadınla cinsel birleşmenin gerçekleştiği dosya kapsamı ve tanık beyanlarından anlaşılamamaktadır. Bu nedenle davalı erkeğin bu davranışları zina değil, “güven sarsıcı davranış” niteliğinde olup; Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi gereğince boşanmayı gerektiren kusurlu davranıştır” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda sunulan örnek Yargıtay kararları incelendiğinde zina eyleminde bulunulduğuna ilişkin sadece şüphe duyulması ispat için yeterli görülmemektedir. Yargıtay kararlarında, zinanın ispat edilmesine yarayan ispat araçlarına örnek olarak, zina eylemine katılan kadının hamile kalması veya kocasının yurt dışında bulunduğu süre içerisinde karının hamile kalması; eşlerden birinde cinsel yolla bulaşan hastalıklardan birine rastlanılması; zina eylemine delil teşkil edebilecek fotoğrafların sunulması gösterilmektedir. Yine kararlar incelendiğinde zina eyleminde bulunduğu iddia edilen eşin karşı cinsten biriyle aynı otel odasında veya evde kalmış olması, eşlerden birinin, karşı cinsten birisiyle cinsel ilişki yaşadığını bir kimseye itiraf etmesi; cinsel ilişkinin varlığına delil teşkil edebilecek yazılar, mektuplar, mesajlaşmalar ve benzeri belgelerin bulunması; eşlerden birinin, eşi dışında bir başkasını eşi olarak tanıtması gibi durumlar da zinanın varlığına işaret etmektedir.

3.Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Zamanaşımı
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 161.maddesinde açıkça ifade ettiği üzere dava açma yetkisine sahip olan eş davasını, zina eylemini öğrenmesinden itibaren 6 ay içerisinde ve her halde zina eyleminin üzerinden 5 yıl geçmeden açmalıdır. Hak düşürücü süre olduğundan karşı tarafça ileri sürülmese bile hâkim kendiliğinden dava açma süresinin geçip geçmediğine bakacaktır.
Zina eylemi gerçekleşmesinin üzerinden 5 yılın geçmesinden sonra zina eylemi öğrenilse dahi artık diğer eş, zinaya sebebiyle boşanma davası açamayacaktır. Eğer eş, zinayı öğrenip 6 ay içerisinde davasını açmazsa, zina sebebiyle boşanma davası açma hakkını kaybedecektir.
Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus hak düşürücü sürenin yanında eğer diğer eş zina eylemini affettiğini ortaya koymuşsa, artık zina sebebiyle boşanma davası da açamaz. Ancak bu durum, diğer sebeplere dayanarak boşanma davası açmasına engel değildir.
İstanbul Küçükçekmece Çekişmeli Boşanma Avukatı.
Avukat Dilan Nur KANDIRAN boşanma davalarında pratik çözümler üretmektedir, boşanma davalarında önleyici uygulamalar hakkında deneyim sahibidir.
Avukat Cem AKYAZI aynı zamanda Adalet Bakanlığı’na bağlı arabulucudur, boşanma davalarınızda tecrübeleriyle yanınızda olacaktır.
Ayrıca Boğaziçi Üniversitesinden pedagojik formasyon eğitimi almıştır.
Avukat Mücahit Ahmet TUMBUL 10 yıldan fazla mahkeme tecrübesi ile boşanma davalarınızda hukuki danışmanlıkta bulunacaktır.
Arena Hukuk Bürosu
Bilgi için: 0212 706 90 30